Uğurcan Boztaş
İZMİR- 14 Mayıs Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerine sayılı günler kaldı. Cumhurbaşkanı adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘Alevi’ görüntüsüyle Alevilik konusu yine gündem oldu.
Büyük çoğunluğu iktidarın siyasetlerinden rahatsız olan Aleviler, son olarak yedi Alevi çatı örgütünün davetiyle bir ortaya gelerek eşit yurttaşlık talebiyle asimilasyon siyasetlerine karşı reaksiyonlarını ortaya koydu. 14 Mayıs seçimlerine yaklaştığımız bu günlerde Demokratik Alev Dernekleri (DAD) İzmir yöneticisi Fırat Dikmen ile iktidarın Alevi siyasetlerini ve Alevilerin seçimdeki tercihlerini konuştuk.
Demokratik Alev Dernekleri (DAD) İzmir yöneticisi Fırat Dikmen ‘TALEPLERİMİZİN ARDINDA DURMAYA DEVAM ETMELİYİZ’
İktidar değişikliğini “AKP-MHP faşizminin” kurumsallaşmasını önlemek için değerli bulan Dikmen, iktidarın değişmesinin birçok alanda olduğu üzere Alevilere de nefes aldıracağını söz etti. Aleviliğin “iktidarlaşmaya” karşı olduğunu hatırlatan Dikmen “Biz Alevilere nefes aldıracağı süreçte örgütlenme fırsatı bulabiliriz. Basında daha gerçek bir görünürlük kazanabiliriz. Parlamenter sisteme dönüş ile Meclis daha fonksiyonel hale gelecektir. Bu da bizim meselelerimizin tahlili için olumlu bir adım olacaktır. Mecburî din dersleri ve anadilde bilimsel eğitim çabasını büyütmek için fırsattır. Bu iktidarın da güle güle vermeyeceğini bilmek lazım. Hak verilmez alınır. Biz de eleştirel taraflarımızı kaybetmeden, rehavete kapılmadan taleplerimizin gerisinde durmaya devam etmeliyiz” diye konuştu.
20 yıllık AK Parti iktidarının birçok defa Alevileri asimile etmeye çalıştığını ve Alevi inanç merkezlerine hücumlarda bulunulduğunu belirten Dikmen, örgütlenmenin ehemmiyetini vurguladı. Dikmen, “İktidar üzerimize, daha fazla örgütlenme, taarruzları teşhir edip bilince çıkarma üzere sorumluluklar yükledi. Bizler de sorumluluklarımızı yerine getirmeye çalıştık. Tuzluçayır’daki cami-cemevi tartışmalarından bu yana Alevi hareketi Meclis’e yürüyerek tekrar sokağa çıkmaya ve taleplerini daha önemli dillendirmeye başladı. Türkiye geneli yapılan konferanslarla da örgütlenme ve bir ortaya gelme sürecini gerçekleştirerek yedi çatı Alevi derneği ve aydınları, sanatkarları ortaklaşarak çabayı büyüttü” diye konuştu.
‘ALEVİLER TECİHLERİNİ YEŞİL SOL PARTİ’DEN YANA KULLANMALI’
Dikmen, Alevilerin tercihlerini Yeşil Sol Parti’den yana kullanması gerektiğini söyledi ve şöyle devam etti: “Alevi öğretisi, 3 öğe üzerinde özgünlüğünü ortaya koyar. Bunlar; bayana bakış, tabiata bakış ve özgürlük meselesine bakıştır. Yeşil Sol’un eş başkanlık temsiliyeti yol sürdürücülerimiz ana ve pir ile örtüşür. İnancımız doğayı tahakküm alanı olarak görmez. İnsanı ve canları tabiatın bir modülü kabul eder. Yeri gelir ırmakları, dağları kutsar ve kirvelik üzere bağlarla akrabalık meblağ. Coğrafyamız ise insansızlaştırılma eforu ile karşı karşıyadır. Maden alanlarına açılarak, zelzelede de gördüğümüz üzere Alevi köylerine moloz dökülerek insansızlaştırılma eforu sürdürülüyor. Bu seçim bizim için tabiatımızı da savunacağımız bir seçim olacaktır.”
Yeşil Sol Parti’ye oy verme davetini yineleyen Dikmen, “Sıkıştırılmak istenen dindar milliyetçilik ve ‘laik’ milliyetçilik yerine biz Aleviler üçüncü yolun mümkün olduğunu görüyoruz. Demokratik Cumhuriyeti kurmak için fırsatı düzgün kıymetlendirmek lazım. Biz de, “Bir olalım, iri olalım, canlı olalım” düsturu ile oylarımızı Yeşil Sol’a vermeye çağırıyoruz. Genel olarak Alevi halkının seçime katkısı muhalefet için epey değerlidir. Zira Alevilerin ‘Mazluma can zalime Zülfikar’ duruşuyla her vakit muhalif kimliği vardır. Seçimlerde de sandığa yansıyacaktır. Ve Aleviler ahlaki ve politik tarafı güçlü bir halktır. Seçimde oyları muhafaza, demokrasinin işlemesi üzere hususlarda da üzerlerine düşeni yapacaktır” dedi.
‘HACCA GİDEN DEDELERİN ÖZLERİNİ YOKLAMASINI İSTERİM’
Yeşil Sol Parti’nin ekolojiye bakış açısı, ekolojik çabaya yaklaşımı ve özgürlük tanımlamasının “Alevi yol” ideolojisi ve öğretisi ile uyumlu olduğunu vurgulayan Dikmen, Yeşil Sol Parti’nin Alevi kurumlarını tanıması ve temsiliyeti sağlamasının ehemmiyetine dikkat çekti.
Kültür ve Turizm Bakanlığı altında kurulan Kültür ve Cemevi Başkanlığı’nın ‘kırım akınlarının son halkası’ olduğunu söyleyen Dikmen, iktidarın kendi ‘Alevi’sini yarattığını lisana getirdi. Dikmen Alevi dedelerinin hacca gönderilmesinin ve Hacıbektaş gençlik buluşmasının Alevi hak uğraşına ziyan verdiğini söyledi.
Dikmen, “Ama biz bu özel savaş siyasetlerini her vakit ‘Osmanlı’da oyun bitmez’ diyerek karşılıyor ve uğraş ediyoruz. Bu uğraş ise sandığa yansıyacaktır. Hacca giden dedelerin de özlerini yoklamasını isterim. Gri dedelerin toplumda karşılığı yoktur. Gri dedelerin kabul edilebilir tarafları yoktur. Şayet ki yol sürdürmek, yola hizmet etmek istiyorlarsa düştükleri eksikliği bilince çıkarıp, devam etmeleri gerekir” diye konuştu.
Gençleri klâsik Aleviliğin son jenerasyonu olarak gören Dikmen, gençlerin inançlarına ve kültürlerine sahip çıkmaları gerektiğini vurguladı. İnanç ve kültüre sahip çıkılmaması halinde özgürlük ve hakikat uğraşının ziyan göreceğini vurgulayan Dikmen, son olarak şu tabirleri kullandı:
“Biz gençler içinde bulunduğumuz vakit diliminde Pir Sultan’ın ‘kalsın benim davam divana kalsın’ dediği işte tam o divan zamanındayız. Yolumuz uğruna kefensiz toprağa düşen canlarımıza borcumuzdur. İnanç ve kültürümüzü kaybedersek, ruhsal ve fizikî bir boşluğa düşeriz. Bu boşluğa ise sızacak olan iktidar, biz gençleri, yaşadığımız mahallelerde uyuşturucu, fuhuş, kumar üzere ahlak dışı bir yaşama saptırır, ucuz iş gücü olarak da köleleştirir. Uğraşımızı yaşamsal kılmak için kendi inanç ve kültürel kıymetlerimiz etrafında örmeli ve büyütmeliyiz.”